Eski Sledgehammer Games ve Telltale çalışanları tarafından yönetilen bir geliştirme ekibinin elinden çıkan Immortals of Aveum‘un incelemesi ile karşınızdayız. Bu başarılı ekibi gören Electronic Arts, EA Originals başlığı altında oyunun yayın haklarını aldı. Her türlü büyü ve fantezi dolu, sinematik, hikaye odaklı, tek oyunculu bir birinci şahıs nişancı oyunu var elimizde. Herkesi büyülemeyecek olsa da, bu yapım gerçekten eğlenceli.
Gerçekte, Immortals of Aveum’daki hiçbir şey özellikle yenilikçi veya devrimsel değil ancak oyunun ayakları yere basıyor. Hollywood filmlerinde alışık olduğumuz bir hikaye ve yine Hollywood kalitesindeki efektler ile bu oyun hem görsel olarak hem de size vaat ettiği eğlence ile sizi büyüleyecek. Bununla birlikte, oyunun en büyük sorunu ise oyunun beklentileri yükselttiği tarzda bir hikaye ve yenilik sunmaması.
Immortals of Aveum İncelemesi
Ascendant Studios’un yarattığı ilgi çekici dünya ve hikaye alt yapısı sayesinde tanıdık ama benzersiz bir evren ile karşı karşıyayız. Aveum’un kendisi, büyünün daha az mistik bir madde olduğu ve daha çok insanlığın bir noktada sanki fosil yakıtlarmış gibi çarptığı bir kaynak olduğu bir gezegen. Oyuna göre bu kaynak “Magitech” olarak tanımlıyor.
Büyüyü kimin kontrol etmesi gerektiği konusundaki savaş o kadar uzun süredir devam ediyor ki, herkesi yok edebilecek başka bir tehdide karşı herkes gözlerini kapattı. Ancak bu sizin umurunuzda değil. Umurunuzda değil. Siz Jak’siniz, küçük sihirli güçlere sahip bir hırsızsınız ve sadece hayatınızı idame ettirmeye çalışıyorsunuz. Ancak savaş gelip sizi bulduğunda, içinizdeki gücü açığa çıkarıyorsunuz.
Hikaye hakkında tadınızı kaçıracak spoilerlar vermeyeceğim. Hikaye Hollywood tarzında ve az çok neler olacağını kestirmek zor değil. Bunlara rağmen, Immortals of Aveum’un hikayesi sizi alıp götürüyor. Sizin gibi savaş büyücüleri olan ve hikayede büyük yer kaplayan Kirkan, Devyn ve Zendara‘nın kişilikleri, hedefleri ve hırsları ilginizi hep diri tutuyor ve bu sebeple oyunun sonuna kadar gitmek istiyorsunuz.
Bu oyunu oynarken, büyülü bir Call of Duty oynuyormuş gibi hissetmemek zor ancak Aveum bundan çok daha fazlası olduğunu bana anında kanıtladı. Immortals of Aveum, DOOM ve God of War gibi oyunlardan da esinleniyor, bu oyunların neyi iyi yaptığını çok biliyor ve bunu kendi oynanış sistemlerine oldukça ustaca dahil ediyor. Bu sebeple, her yönden tanıdık ama eşsiz bir yapım oynuyorsunuz.
Söylediğim gibi, Aveum özünde birinci şahıs nişancı oyunu ancak silah yerine büyülü güçler kullanıyorsunuz ve bunları ateşliyorsunuz. Tabii nişancı dediysem, aklınıza Borderlands veya Call of Duty getirmeyin. Daha çok büyü yapabildiğiniz oyunlarda hile kodu yazmışsınız gibi düşünün. Sınırsız bir şekilde büyü ateşliyorsunuz. Hatta, Ghostwire: Tokyo’nun eğlenceli hali desem yeridir.
Oyunun hikayesinde Jak, kırmızı, yeşil ve mavi büyüyü kullanabilen güçlü bir savaş büyücüsü olan Triarch Magnus‘tur. Herkes tek bir büyü kullanabilirken biz ise pompalı tüfek diyebileceğimiz kırmızı büyü, saldırı tüfeği diyebileceğimiz yeşil büyü ve keskin nişancı tüfeği diyebileceğimiz mavi büyüyü aynı anda kontrol edebiliyoruz. Düşman türlerine göre seri şekilde bu büyüler arasında geçiş yaparak en yüksek hasarın peşinde koşuyoruz.
Immortals of Aveum‘un bu sistemle başardığı şey ise büyü renkleri tek başına iş görmediği için sizi sürekli oyunda tutması ve düşünmeye itmesi oluyor. Farklı düşmanların büyülere karşı dirençleri değiştiği için sizin de oynayış tarzınızı sürekli değiştirmeniz gerekiyor. Başlangıçta savaş mekanikleri size basit gibi gelebilir ancak seviye atladıkça ve yeni yetenekler açtıkça bambaşka oynayış tarzlarına yelken açacağınızı belirtmeden geçmeyeyim.
Savaş dışı durumlarda ise Jak’ın ekipmanını ve donanım seçeneklerini artırmaya odaklanan bulmaca ve keşif tabanlı bir macera oyunu oynuyoruz. Burada devrimsel mekanikler veya yenilikler yok. Aveum daha çok iki bölümden oluşan bir oyun gibi hissettiriyordu; keşif ve ganimet toplama yanı sıra ana hikaye ile sürekli savaş ve kaderimizi şekillendirmek.
Bu arada keşif sevmeyenler için hemen belirtelim; Aveum of Immortal’ın her köşesini keşfetmek isterseniz, kesinlikle güçlü şeyler bulabilirsiniz ancak ana hikayede ilerlemek veya aşırı güçlenmek için bunlara ihtiyacınız yok. Oyunun asıl savaş mekaniği, her bir sihirli rengi kullanma şeklinizi değiştiren yeni büyülerden ve teçhizat parçalarından geldiği ve bunları hızlıca size verdiği için öyle sürekli yeni ekipman aramanızı gerektirecek bir durum yok.
Grafikler açısından Immortals of Aveum, Unreal Engine 5 üzerine inşa edilen ve nihayet mevcut nesil konsolların avantajlarından yararlanan şüphesiz muhteşem bir oyun. Unreal 5’in Nanite teknolojisi ve Lumen aydınlatma sistemi oyunda inanılmaz çalışıyor ve birçok savaş senaryosunda tonlarca poligonu ve yeni nesil aydınlatma efektlerini üzerimize yığıyor. Özellikle sinematik açıdan son derece gerçekçi ve ayrıntılı görünen bir oyun oynuyoruz.
Hatta oyun sonu boss savaşlarından bazıları, parçacık efektleri ve parlak renkler nedeniyle o kadar kaos dolu olabiliyor ki, geldiğinin bile farkına varmadığınız birkaç darbe almanız bir hayli muhtemel. Tabii ki bir de bu yeni nesil teknolojilerin bedeli olarak oyunu gerçekten sağlam bir donanım ile oynamanız gerek. Oyunun sistem gereksinimlerinin minimum olarak Nvidia RTX 2080 Super istediğini belirtelim.
Bunun Ascendant’ın ilk oyunu olduğu ve sağlam bir dövüş sistemi ve eğlenceli bir hikaye sunmayı başaran inanılmaz derecede yetkin ve eğlenceli bir deneyim haline geldiği göz önüne alındığında öv öv bitiremeyeceğimiz çok şey var ancak aslında yeni veya özellikle ilginç hissettiren pek bir şey yok. Immortals of Aveum’un sinematiklerinden bulmacalarına kadar tüm sistemlerine bir hayli özen gösterildiği açık ancak hiçbiri yeterince ilgi çekici değil.
Özetle, Immortals of Aveum hikayesi iyi yazılmış, herkese hitap edebilecek, oynaması keyifli ve ayakları yere basan bir yapım ancak birkaç kez tekrar ettiğim gibi genel olarak inanılmaz derecede tanıdık. Yine de, özellikle Hollywood filmlerini ve hikayelerini seviyorsanız, birinci şahıs nişancı oyunları ilginizi çekiyorsa, bu oyuna göz atmadan geçmeyin derim. Son olarak, merak edenler için ise ana hikayenin 12 saat, tüm içeriğin ise 20 saat civarı sürdüğünü belirteyim.
